Bill Ray'ın Postacısı - Yaşama Uğraşı

1 Mart 2022 Salı

Bill Ray'ın Postacısı



Enis Rıza'nın geçmişten  fotoğraflar seçip Ercan Kesal'ın kendi hayatından cümlelerle süslediği Zamanın İzinde adlı kitabın kapağında Kapadokya'da 1969 senesinde çekilmiş olmasına rağmen moda dergilerinden fırlamışçasına şık ve doğal bir fotoğraf yer almakta.

 Kapadokya'da bir lokantada  yemeğini yiyip sigarasın yakmak üzere bekleyen bir adamın çekilmiş bir fotoğrafı var.Tek tipleşen yemek restoranlarından ve  kağıttan tabaklarda yemek sunan festfoot kültüründen uzak 1960larda yaşayan insanların zarafetini taşıyor.Hatta Bill Ray  o dönemin Türkiyesi için  "o güzel sahiller el değmemiş,henüz yapılaşmamıştı.Turistlerin buraya(Türkiye) geldiğine dair haberler duyuyorduk.Bu da ülkenin olağanüstü bir yer olduğunu gösteriyordu.Ucuzdu,yemekler harikaydı.Şarap mükemmeldi" ve fotoğraftaki adamın postane müdürü olduğunu hiç konuşmadan ve spontane geliştiğini öylece fotoğrafın çekildiğinden BBC Türkçenin röportajından bahsediyor.

" Life Dergisi için fotoğraf çekiyordum.o sırada Paris'te bulunuyordum.Fotoğraflı bir Türkiye gezisi yapma fikri oluştu.50 yıl geçti üzerinden o güzel sahiller el değmemiş,henüz yapılaşmamıştı.Turistlerin buraya(Türkiye) geldiğine dair haberler duyuyorduk.Bu da ülkenin olağanüstü bir yer olduğunu gösteriyordu.Ucuzdu,yemekler harikaydı.Şarap mükemmeldi.Elbette bu yolculuk bana inanılmaz yerler gezerek,inanılmaz fotoğraflar çekme fırsatı da sundu.İlk olarak İstanbul'a gittik bir araba kiraladık.Oradan sahil hattını takip ederek Efes harabelerine doğru güneye indik.Daha önce bir gezi rehberinde görmüştüm.Kayseri yakınlarından bir yerden bahsediyordu ve bu yeri kesinlikle görmelisiniz diyordu.Bu yüzden oraya gittik buradan iyi fotoğraf çıkacağını düşündük.İstediğim fotoğrafı çektiğime emin olduğumda öğle zamanıydı.Oraya özgü bir lokanta buldum.Yemeğimi yedim keyfim yerindeydi.Tam kalkmak üzereydim ki bu adamı gördüm. Karşımdaki mükemmel görünen  bir adamdı.Onu gördüğüm anda kala kaldım.Tanrıya şükür Leiaca kameram boynumdaydı ve fotoğrafı çektim.İyi olacağını biliyordum.O anda yemeğini bitirmişti ve sigarasını yakmak üzereydi.Rahat bir şekilde oturmuştu.Kadraj muazzam görünüyordu.Bende fotoğrafı çektim.Kameram o anda boynumdaydı.Her zaman hazır olmalısınız.Yani tam anlamıyla spontane bir andı.Aramızda bir konuşma geçmedi.Sadece ona o şekilde kalmasını işaret ettim.O şekilde durması için dur işareti yaptım.Tabi arkadaki garsonun arka planda neden o kadar iyi  durduğunu tanrı bilir.Aynı zamanda yine arkada duran Atatürk madalyonu.O da bu fotoğrafı mükemmel yapan nedenlerden biri ama onu oraya ben koymadım, o da oradaydı.Öncelikle bakar bakmaz bu adamın  Türkiye'de olduğunu anlıyorsunuz.Burayı Newyork,Paris değil. Tek yaptığım kadraj için birkaç santim sağa ya da sola kaymaktı.Bu kadrajı seçtim çünkü bu şekilde kare daha doğruydu ayrıca ışığın da suratına böyle düşmesini istedim.Işığın insanların bir tarafına vurmasına bayılırım,aydaki gibi,ressam gibi.Fotoğrafçılığın varlık sebebi anı yakalamaktır.Bu kare,tarihteki bir an bir yerdeki o an.Bunun için fotoğraf çekersiniz  yaptığım da buydu.Bu adam Koçak'ın postane müdürüydü ve belli ki giyinmeyi ciddiye alan biriydi.Çok güzel giyinmişti.Dahası fotoğrafın çekilmesinden de hoşnut gibiydi çünkü biliyordu ki iyi giyinmişti.Umarım fotoğrafı görmüştür çünkü benim gösterme şansım yoktu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder