“1938 yılı Kasım ayında Diyarbakır’da dünyaya geldim. Dört çocuklu bir ailenin üç kızından biriyim. Annem Haciye Hanım, Erzurumlu Hacı Mustafa Bey’in kızıydı. Kendi döneminin tanınmış dengbêjlerinden olan babam Osman ise Cibran aşiretine mensuptu. Ailem son derece dindar ve sofu insanlardan oluşuyordu. Ben ailemin kadınlarından farklı olarak müziğe ilgi duyuyordum. Müziğe olan merakımın babadan gelme olduğuna inanıyorum.
İlk olarak babamın evinde kurulan dengbêj divanlarıyla müziğe “Merhaba!” dedim. Babam dönemin en iyi dengbelerinden biriydi. Onun sesi beni çok etkiliyordu. Tabii ben stranlar, klamlar okuyamıyordum.
Çocukluk yıllarımda iyi bir dini eğitim aldım. Bu eğitimin de etkisiyle mevlitlerde kaside ve Kur’an okuyordum. Ben Kur’an okurken herkes beni ayakta dinliyor ve ağlıyordu ama ben dengbej klamlar söylemek istiyordum. İlk zamanlar bu istediğimi yerine getirebildim ve söyledim ama 9 yaşında babamı kaybettim. Çevremdeki insanlar kadınların şarkı söylemesine şiddetle karşı çıkıyordu ve maruz kaldığım baskılar nedeniyle artık sadece mevlitlerde ilahiler okuyabilen biri haline gelmiştim.
Bir gün dengbej divanında babamın klamlarını okuyorlardı fakat yanlış söylüyorlardı. Bu durum beni çok üzmüştü, günlerce ağlamıştım. Neden babama ait olan klamları hatalı okuyorlar diye…Bunun üzerine kararımı verdim. “Ben müzik yapmalıyım.” dedim kendi kendime. Babamın yarım bıraktığı klamları ben devam ettirmeliydim.”
Ayşe Şan'ın Kendi Sesiyle Hayat Hikayesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder