Ferhadê Mihemed İle Mezarlıkta "Hesapger F." Kitabı Hakkında Sohbet Ettik - Yaşama Uğraşı

10 Ekim 2022 Pazartesi

Ferhadê Mihemed İle Mezarlıkta "Hesapger F." Kitabı Hakkında Sohbet Ettik


 Mezarlıklar anıtsal kitabelerdir. Edebi bir teması da var. Bulunduğumuz Ulu Cami Mezarlığındaki bu mezarların kadınlara ait mezar taşlarının ayak kısımlarına mesela şiirler yazılmış bu bile başlı başına bir edebi tema. Şiirler de zamanın divan şairlerinin şiirleri.Bu sebeple özellikle mezarlıkta kitap sohbeti fikri oluştu. Edebi bir teması olmasından dolayı bir de bu mezarlığın sakinlerinden biri Mevlana Halid Bağdadi’nin oğlu Ahmet’tir.Mevlana Halid “sırlar kağıtlara yazılmaz” der. Bu röportajın ünlüsü ve ithafı da ona olsun.

 

Merhaba, yakın zamanda Yılmaz Güney Kültür Sanat Festivalinde “Dengê Yasemînê” adlı öykünle Kürtçe dalında  seçici kurul özel ödülü” aldın. Bu tarz ödüller maddi olarak değil manevi olarak destek veriyor. Ne hissediyorsun? Tepkiler nasıldı?

 

Ferhadê Mîhemed:  Ödülü aldığımı öğrendiğimde sevinçten gözlerim yaşardı ve hemen ardından aklıma, Yılmaz Güney'in Costa Gavras ile 1982 yılında Altın Palmiye'yi paylaşırken ki el hareketi aklıma geldi ve onu yaptım; yumruğumu sıkarak ileri ve geri götürüp getirdim. Sonra bana inanan ve güvenen ''dostlarımı'' aradım. Çok sevindiler, bana olan inançlarının arttığını sezdim o an ki konuşmalarından. Sonra annem ve babama söyledim, ilk verdikleri tepki senin de tahmin edeceğin gibi─ bu senin için iyi mi kötü mü? Okuduğunu etkiler mi? Sana bir iş yolu açar mı? Maddi bir olanak, para getirir mi diye sordular. Benimse cevabım yarı kekremsi bir hayır oldu, o an ki yüzlerinde beliren umutsuzluk içimi burktu elbette. Ama aldığım bu ödül benim yazarlık hayatımın en özel ve en kıymetli ödülüdür..

 

 Kitaba önce kapaktan ve isimden başlayalım. İsim olarak benzetmiş olabilirim ama  Franz Kafka'nın Dava kitabının ana karakteri Josef K’ya benzettim. Hesabgêr F. Josef K gibi bir isim. F’in neden bir ismi yok, mahlası var?

 

Ferhadê Mîhemed:   Ben, çoğunlukla bir sanat dalında verilmiş olan herhangi bir eserin giz yanının güçlü olmasını, bu sırlı ve büyülü olan tarafının onunla ilgilenen kişilerin çözmesinin, anlamasını çok isterim. Josef K, Josef K olarak kalıyor, oysa Hesabgêr F; Felat olarak okuyucunun karşısına çıkıyor öykünün ilerleyen kısımlarında. Felat bir amaca ulaşmaya çalışmak için kurtuluşa atıfta bulunmuştur.


Kapakta kullandığın resim, ressam Beşir Bayar'ın çizimi özellikle mi seçildi?


Ferhadê Mîhemed: Aslında araştırma sonucu ortaya çıktı diyebilirim. Canımdan pek sevdiğim, hayatımda önemli bir yere sahip olan bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine ona ulaştım ve sevgili Beşir Bayar ile de böylelikle tanışmış olduk. Bu arada, Türkiye'de yapılan baskı ile İsveç'te yapılan baskılarda Beşir Bayar'ın tablolarından yararlanıldı. Onun katkısı çok. Kendisine teşekkür ediyorum tekrardan.

 

 Patrick Modiano'nun Kötü Bir İlk Bahar kitabından "Eğer ki hayatımın iki anısı arasında bir bağlantı kuracaksam onun için on sene beklemem lazım." alıntısıyla kitap başlıyor. Kötü Bir Bahar'da bir fotoğrafçı valizinde unuttuğu fotoğrafları bir araya getirerek fihrist ve kataloglar oluşturuyor. Senin de valizinde yoğunluklu olarak yaşadıkların mı var? Anıların mı kitaba malzeme oldu?

 

Ferhadê Mîhemed: Kuşkusuz anılardan çokça faydalanıyorum, bilhassa çocukluğumdan. Çünkü zaman geçtikçe duydularım yoğunlaşıyor. Ve derin bir özlem beliriyor içimde, bu tam da yazmak için yeni olanaklar meydana getiriyor. Sanırım Modiano'da da bu duygu var.


Öykülerin başlarında ithaflar var, çoğunun da hikayesi var. Bu ithaftan haberi olmayan kimse var mı?

           

Ferhadê Mîhemed: İçlerinde hayatta olmayanlar var, maalesef. Onlara bir gönül borcumu yerine getirmeye çalıştım desem yeridir. Haberdar olanlar da var. Son yazdığım öykü Dengê Yasemînê'yi atfettiğim kişinin haberi sonradan oldu, ona bir sevgi sürprizi yapmaya çalıştım.

 

Yeni yazmaya başlayanlarda bir nevi rüştünü kanıtlama çabası olduğu için fazlasıyla yoğun bir dil kullanıyor. Sonradan Kürtçe yazanlarda bu ağır ve ağdalı dil fazlasıyla var. Yer yer senin öykülerinde de var. Herşeyin birebir karşılığını yazacağım derken anlam kaçıyor ve okuyucu için zor metinler ortaya çıkıyor. Bunun sebebi sence ne?


Ferhadê Mîhemed: Biraz haklısın aslında. Eğitim dilimiz Türkçe, Kürtçe yazma dilini sonradan öğrendik. Dolaysıyla dilin saklanan olanaklarını yeni keşfetmenin heyecanı ve mutluluğuyla kullanmaya çalışıyoruz diyebilirim. Fakat benim kullandığım Kurmancî'de Zazaca bazı kelimeler var. Bu benim için muhtelif avantajlar yaratıyor yazma konusunda, çünkü o kelimeler yazmada kullandığım Kurmancî'ye yerleşmiş durumda.

 


İlk öyküde karakter yazara soru soruyor "öykü nasıl yazılır, nasıl süslenir?" yazar yazmanın yetenek olduğunu söylüyor. Sence yazmak yetenek işi midir?

 

Ferhadê Mîhemed:  Kesin bir suretle yetenek işi. Tabii sonradan da edinilebilir o yeti. Oradaki o diyalog aslında gerçek bir yazardan alınmıştır.


Octavio Paz "sömürge insanları şüphecidir" der. Hesabgêr adlı öyküde F. kadından şüphe ediyor. Biz Kürtlerin çoğunun ruhlarına işlemiş bir korunma iç güdüsü. Etrafımıza şüphe ile bakıyoruz. Maskeler takıyoruz, devlet dairesinde, evde, köyde, askerde hepimizin maskeleri var. Bir araya gelince maskeleri çıkarıyoruz. Bu ruhlarımızda yaralar açıyor, olmadığımız kişler gibi davranmak zorunda kalıyoruz. Bu kısım kimsenin dikkatini çekti mi?

Ferhadê Mîhemed:  Bu artık kanıksanmış bir hal almış. Çünkü özgürlüğün insan psikolojisi üzerinde çoğu zaman olumlu etkileri olmuştur. Durum böyle olursa yaralarımızın sağalma süreçleri de kısalır ve hız alır.


Kitapta Fransız karakter Ludmilla var ve Kürtçe'yi komşuları aracılığıyla öğrendiğini söylüyor.Kürtçe'yi komşularına yapılan zülmden dolayı öğrenen iki kişi tanıyorum ikimizin de ortak arkadaşları ikisi de Arap (Fethicim ve Rehavi) Onların dışında örnek görmedim. Sence var mıdır böyle komşu? Yüz yıldır bizimle komşuluk yapıp “Roj baş “demeye utananlar var.

           

Ferhadê Mîhemed: Orada metaforik olarak olayı iyimserleştirmeye ve uyumlu bir hale getirmeye çalıştım. Haklısın öyle bir örnek yok. Ama ilerde bu metnin başka dillere kazandırılması durumunda belki birtakım duyarlı insanların dikkatini çekip dil öğrenmeye yelteneceklerini ön görmeye çalıştım.

 

On öykü var, en sevdiklerim 90+, Hesabgêr ve Xutbe ve özel olarak Jan. Altını çizdiğim kısımlar oldu. Hesapger’de bir kısımda Şükrü Erbaş’ın “köylüleri niçin öldürmeliyiz” şiiri aklıma geldi. Öykülerde de ölüm, köy, taşra ağırlıklı ve yer yer erotizm var. Beslendiğin yazarlardan mı yoksa içinde yaşadığın durumdan mı bu temaları seçtin?

 

Ferhadê Mîhemed:  Pastoral metinler yaratmaya çalıştım. Sanırım Kürdler taşra ve kentdışı yaşam ile daha iyi anlaşabilen bir millet. Çünkü, metnin yoğunluğuna girdiğimde yazarken, köyde gerçekleşen bir durumu ya da olayı anlattığımda daha zengin bir sonucun ortaya çıktığını görüyorum. Birtakım kişiler, beni, erotik sahneler kurguladığım için beni çok ağır bir dille hakarete maruz bıraktılar. Bu başlı başına yanlış bir tavır bana göre, çünkü o an niye Kürdler sevişemez mi? sorusunu neden sormadı da bana bu hakareti yaptı diyorum.


Feodalizmden şikayet ettiğin bir kısım var ve kitabın ilerleyen kısımlarında feodal dediğimiz karakterlerden birini övüyorsun ki içlerinden Faik Bucak, Mustafa Remzi Bucak hatta Bedirxaniler ve Kürtçe’ye katkıda bulunmuş Urfalı Kemal Badıllı gibi karakterlere elbet bende hayranım ama onları ailelerinden ayrı değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Sence?

 

Ferhadê Mîhemed:   Bu derin ve uzun bir konu. Hatta bir seminerin konusu bile olabilir. Olmalıdır da. Yukarıda bahsettiğin çok değerli şahsiyetler, zamanında kendi insanları için çok çalışmış ve emek vermiş kişilerdir. Özellikle Kemal Badıllı ve Faik Bucak'ın altını çizmek istiyorum. Çünkü bu Kürt revşenleri, dil ve kültüre de hizmet etmekle birlikte, edilmesi gerektiğinin de vurgusunu yapmışlardır. Bir tane şair, avukat, parti başkanı ötekisi mebus ve dilbilimci. Böyle insanların varlığı bizim tarihimiz için mühimsenecek ve üzerinde durup, düşünülmesi gereken konulardır.


 Kitapta oldukça yabancı karakter ve isimler geçiyor. Ludmilla, Malena, Guitara Agustin Barrios, Charlie Chaplin, Martixan, Adam Smith gibi isimler var.Bunlar okuyucu için akışı bozan bir şey çünkü: hayal dünyasına bir yabancı ekleniyor ve bu oldukça zor ama yazar için kitabın içinde yabancı karakter renk. Okuyucu açısından böyle bir şeyi düşündün mü? Ya da böyle bir seçimi özellikle mi yaptın?

 

Ferhadê Mîhemed:  Bu sorunun cevabı bir çeşitlemeye kaçıyor. Salt gelenekçi davranmamaya çalıştım. Bazen bir bilgi paylaşımcısı olarak davrandım. Çünkü yazdığım metinlere entelektüel bir güç katmaya çalıştım. Bazen bazı yakın dostlarım bana, şu söylediğin ismi ilk kez görüyorum, ilk kez karşılaşıyorum, sonra da tanıdım. Aslında bira da bunun için yapıyoum bunu.


Memikperest Kürtlerin çokluğu ve Kürt edebiyatında ve kültüründe memikperstizm'in etkisi neden bu kadar fazla? Şarkılarda, edebiyatta ve sinemada neden bu kadar memikperestler?

 

Ferhadê Mîhemed: Bu soruna bir alıntı ile cevap vermek istiyorum. Abidin Parıltı, Dengbêjler adlı toplumsal terorik kitabında bu konuya şöyle değinir: ''Batılı olmayan toplumlar kendi fetişlerine sahiptir. Çin'de küçük ayaklar,Japonya'da boynun arka kısmı ve ense, Afrika ve Karayipler'de kalçalar. Kürtlerin fetişi ise genellikle memelerdir. Ancak burada sözü edilen endüstrileşmiş meme değildir. Meme, Kürt hikayelerinde yoğun olarak kullanılmış ve kalıplaşmış bir hal almıştır. Ya "memelerin tadı güzeldir," ya "memeler portakal gibidir, nar gibidir'', "memelerinin ucu henüz çıkmıştır,", "memelerinin ucu iğne gibidir" ya da "bir çift memenin ucu, sevdiğinin ağzı içindir." Örnekler çoğaltılabilir. Bu anlamda memeler çocukluktan genç kızlığa geçişi, genç kızlıktan kadınlığa geçişi temsil ederken cinsel bir hazzı işaret eder. Fakat kadın, anne sıfatını kazandığı zaman ve memeleri emzirme işlevi gördüğünde bu seksüellik birden bire yiter.'' Sanırım mesele tam tamına böyle.

           


İlk kitap ilk göz ağrısıdır ama yeni bir kitap veya projen var mı?


Ferhadê Mîhemed: Evet var. Ama ne zaman sonuçlanır henüz belli değil.


Cemil Meriç Kürtler için "ortada bir dil yok. Bir devlet geleneği yok. Edebiyat yok." diyor. Ona bir kitap hediye etmek isteseydin hangi kitabı hediye etmek isterdin? Ben Maurizio Garzoni'nin kitabını hediye ederdim Çünkü: bir Kürdün kitap yazacağına bile inanacağını sanmıyorum. O sebeple Maurizio Garzoni'nin kitabını hediye etmek isterdim.


Ferhadê Mîhemed: Ona, Osmanlı Döneminde yaşamış olan, Mihemmed Zekî Emîn Beg'in Kürdistan Tarihi adlı kitabını hediye etmek isterdim.

 

 

Son soru niyetine, Özge Dirik basılan kitabının bir nüshasının mezarına gömülmesini istemiş. Sen hangi kitabın veya kitapların seninle birlikte gömülmesini isterdin?

 

Ferhadê Mîhemed: Kuşkusuz Hermann Broch'un Vergilius'un Ölümü ve M.Uzun'un Kader Kuyusu romanlarını ve en son Sidney Porter'ın bütün hikayelerini.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder