sonunda yağmur yağacak,
hem öyle bir yağmur ki
yapılmayan işlerin.
ödenmeyen borçların,
tutulmayan sözlerin mazereti olacak.
ve kefareti, uğruna bir tazenin
kalkıp yollara düşmeyi
ve kaderle güreşmeyi bu yaşta
göze alamamanın...
öyle bir yağmur ki, aylarca
belki yıllarca yağacak;
senatoyu su basacak.
sarayı, kiliseyi...
ve patriğin külahını
snodun çamurlu tortuları üstünde
yüzdürecek kadar
yükselecek sular;
yağlı takkelerini yüzdürecek kadar çerçöple birlikte,
kavgayı kızıştıran ruhanilerin
ve takma başı üstündeki
takma perçemini
biçare imparatorum.
elmas sertliğinde yağacak,
sabır inceliğinde...
ve yasaları eritecek yağmur,
töreleri - o yıkılmaz sanılan
kaleleri, kurumları falan...
yer gibi sağlam, gök gibi her yerde
diyerek şan yücelttikleri
ama kanını emdikleri,
köküna kemirdikleri köhne devleti...
öyle bir yağmur ki...
allakbullak edecek piyasaları, dinleri,
sanatlan, ülküleri;
maskaralarım suratlarına sürdükleri
boyalı pudra gibi eritip akıtacak,
pudra şekeri gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder